Hatice Ebrar Akbulut: İnanılmaz saldırı altındayız

“`html

Son dönemde insanın varoluşsal sorgulamaları ve sosyal medya etkisinden uzaklaşma gayretlerinin artışını gözlemliyorum. Belki de dijital çağın sosyolojisine olan ilgim nedeniyle bu durumun farkındayım. Hulu’nun ‘Bir Başka Mesele’ programındaki konukların ortak görüşleri de bu bağlamda oldukça ilginçtir. Geçmişe dönük 30 yıl içinde yaşananlara baktığımızda, bizlere ilham veren bir hasret var; sahicilik. Gerçek olanı arama ve deneyimleme isteği, hepimizin içinde var.

Hatice Ebrar Akbulut

‘Bir Başka Mesele’de Ersin Çelik’in bu haftaki konuğu Hatice Ebrar Akbulut.

Yeni Şafak’ın Düşünce Günlüğü’nde yayımlanan yazıları dikkat çekici olan Hatice Ebrar Akbulut, dijital çağın insanlarının kayboluşu ve arayışları üzerine derinlemesine tespitlerde bulunuyor. Son çalışması “Gözetim ve Körleşme”, okuyucularını sarsan bir çıkarımda bulunuyor: “Ekran, insanı çürümüşlüğe iten devasa bir ağın parçasıdır ve bu ağda kalmak, insanı parazite dönüştürüyor.”

Hemen kendisini arayarak ‘Bir Başka Mesele’de bir röportaj yapmak istedim. Sağ olsun, kabul etti ve Ankara’dan geldi.

Sosyal medya, bizlere neler yaptı? Dijital çağın bireyleri olarak, insan psikolojisi ve düşünce yapımızda neleri kaybettik? Duygusal, düşünsel ve fiziksel açıdan nasıl bir değişim yaşıyoruz?

Ben sordum, o yanıtladı.

Bu önemli sohbetimizi saat 10’da Yeni Şafak’ın YouTube kanalında izleyebilirsiniz.

Söz şimdi Hatice Ebrar Akbulut’ta…

MEKANSIZLAŞTIK VE KİMLİKSİZLEŞTİK

Sosyal medya, sadece etkileşimlerin yapıldığı, beğenilerin gönderildiği bir platform olmanın ötesinde. Artık her şey sosyal medya olmaya başladı. Gündüz kuşağı programları bile bunun bir parçası. Daha önce mahalledeki sohbetlerden oluşan dedikodular şimdi tanımadığınız birinin hayatına girmekle sonuçlanıyor. Ekranlar üzerinden yoğun bir baskı altındayız ve bu durum bizleri mekansız ve kimliksiz hale getiriyor. Acaba, bu duruma ne kadar direnebiliyoruz? İşte sorunlar burada başlıyor. Cevapsız kaldığımızda, tıkandığımızda devreye giriyor. Teoman Duralı’nın bu konudaki düşüncelerini okuyup etkilendiğimi söylemeliyim.

ZİHİNLERİMİZ KİRLENDİ, DOĞAL DÜŞÜNEMİYORUZ

Oswald Spengler’in eserinde “Dijital çağ insanı, kapitalizmin bir parçası haline gelmiştir” ifadesi dikkatimi çekti. Artık aklımız, doğal olayları değil, ticari potansiyeli öncelikle düşünmeye yöneliyor. Neyin nasıl satılacağını, nasıl kazanç elde edeceğimizi hesaplama peşindeyiz. Bu nedenle, doğal olanı bile kavrayamaz hale geldik. Birbirimizi anlama yetimiz de ciddi anlamda zayıfladı. Sosyal medyanın etkisiyle tüm dengelerimiz kayboldu.

USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ KURULAMAZ

Sosyal medyada sadece taklit eden bir anlayış var; gerçek öğrenme bu şekilde gerçekleşemez. Usta-çırak ilişkisi, dijital ortamda mümkün değil; insanlar sadece birbirlerini gözetlemekle yetiniyor. Gerçek hayatta sınırsız bir etkileşim yaşanırken, dijitalde bu etkileşim kısıtlı kalıyor. Dolayısıyla, yüz yüze iletişimin sağladığı derinlik maalesef kayboluyor. Gerçek yaşantılara yönelmek elzem hale geliyor.

BU BİR YALAN!

İnsanların eşyaya bakışları bu kadar merkezi hale gelmiştir ki şu an doğal yaşamdan bahsederken aslında bir masal anlatıyoruz. Çünkü gerçek doğal yaşayanlar, bu yaşamı pazarlamazlar. İnsanın el emeği ile yaptığı her şey, onun içindeki yaratıcı potansiyeli ortaya çıkarır.

KÜRESEL MEDENİYET İNSANI HAYVANLAŞTIRIR

Akıl sahibi olan insanın sorumluluk bilinci taşıdığı için varlığı anlam kazanır. Teoman Duralı’nın sözleri de bu konuyu gözler önüne seriyor: “İnsanın ödev ve sorumluluk bilinci yoksa her şey sona erer.” Bugünkü sorunları analiz ederken Batı’nın ikiyüzlülüğünden söz ediyoruz ancak bunun arkasında yatan gerçek Küresel Medeniyet’in, insanı hayvanlaştıran bir yapıya dönüşmesi ve bilinçten uzaklaştırılmasında yatıyor. Bu karşıtlık karşısında insanın ödev ve sorumluluk bilinciyle hareket edebileceği bir medeniyet anlayışına ihtiyacımız var.

MODERN SOYKIRIMLARIN SONU GELMEYECEK

Verdiğimiz veriler, “Büyük Veri” olarak bilinen sistemin işlemesine katkıda bulunuyor. Bu noktada, İsrail’in Filistin özelinde kurduğu gözetim ağına dikkat çekmek gerekiyor. Gün geçtikçe bu yapılar daha güçlü hale geliyor. “Panoptikon” dediğimiz kavram, çoğunluğun azınlık tarafından gözetlenmesi anlamına geliyor ve biz bu durumda, kameralarla çevrili bir ortamda yaşıyoruz. Ancak burada önemli olan, teknolojiyi geliştirirken aynı zaman da insanları yok etmekten kaçınmak gerekiyor. Modern soykırımların son bulmayacağını öngörmek, bu sistemlerin sürekli bir güncellemeye tabi tutulacağı gerçeğini anlamamız açısından kritik bir öneme sahiptir.

“`

Related Posts

Air India uçağı düştü; Boeing hisseleri çakıldı

Ahmedabad’dan kalkan ve Londra’ya giden Air India uçağı 244 yolcusuyla kalkıştan 10 dakika sonra düştü; Boeing hisseleri uçağın düşmesinin ardından çakıldı.

Son dakika | 600 bin kamu işçisinin gözü kulağı bu tarihteydi! Belli oldu

Yaklaşık 600 bin kamu işçisini yakından ilgilendiren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde gözler ilk teklifin yapılacağı tarihe çevrilmişti. Konuyla ilgili flaş bir gelişme yaşanırken ilk teklifin yarın yapılacağı bildirildi. TOPLANTI YARIN YAPILACAK …

Ikea güvenlik riski nedeniyle o ürünü geri çağırdı

63 farklı ülkede çok sayıda mağazası bulunan Ikea, kullanım sırasında güvenlik riski oluşturduğu gerekçesiyle, siyah renkli Ikea 365+Vardefull isimli sarımsak ezeceğini geri çağırdı. Şirket tarafından yapılan açıklamada üründeki ufak metal parçaların …

Cep telefonu ithalatında yeniden artış; 4 ayda 1,9 milyon’a ulaştı

Cep telefonu ithalatında yeniden artış; 4 ayda 1,9 milyon’a ulaştı

Akaryakıtta son durum: Benzin, motorin ve LPG’de zam ya da indirim var mı?

Akaryakıtta son durum: Benzin, motorin ve LPG’de zam ya da indirim var mı?

Ege’de BYD heyecanı: Önemli bir dönüm noktası

Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, Çinli otomotiv devi BYD’nin Manisa’da kuracağı üretim tesisinin, İzmir’in yapay zeka yapılanmasında önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Zorlu, bu sürecin …